Bu Blogda Ara

3 Ocak 2017 Salı

DİYABET HAKKINDA 26 DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR

Büyük ölçüde önlenebilir bir hastalık olduğu belirtilen diyabet sosyal hayatı ve ekonomileri tehdit eder boyuta geldi. Ancak önlenebilmesi için, insanların bilgilendirilmesi, doğru ile yanlışın ayrılması gerekiyor.

Son yıllarda görülme sıklığı gittikçe artan diyabet (şeker hastalığı), toplumsal ve ekonomik boyutları olan bir salgın şeklini almış olup önlenmesi, zamanında tedavi altına alınması ve en önemlisi de insanların bilinçlendirilmesi gereken mühim bir hastalık haline gelmiştir. Bilhassa sağlıksız yaşam biçimi olan sağlıksız beslenme, hareketsizlik kilo alımına yol açmakta kilo alımı da bilhassa "Tip 2 diyabet"e sebep olmaktadır. Bu hastalığın majör unsuru (en önemli nedeni) obezite sebebiyle "Diyaobezite" diye bir tabirde ortaya atılmıştır.
Obezite salgın gibi
Özellikle büyük şehirlerde ulaşım zorlukları sebebiyle yol için aşırı zaman kaybı, ekonomik, sosyal ve çevresel faktörlerin olumsuzluğu sebebiyle spora yönelememe veya vakit ayıramama. İş yoğunluğundan dolayı atıştırmaya yönelik sağlıksız gıda alımı, ekonomik imkansızlıklar sebebiyle tek yönlü beslenme biçimi obeziteyi dünya çapında ve ülkemizde adeta patlatmıştır. Dünyanın iletişim sebebiyle yakınlaşmasından ötürü gıda tercihleri değişmiş olup bilhassa yüksek yağ içeren yiyeceklerin, fastfood’ların tüketiminin artışı, lifli gıdaların alınmaması veya seyrek tüketimi, ailelerin evde yemek yapma yerine dışardan yemek söylenmesi hazır yiyecekleri tercih etmeleri bu sağlıksız ve tehlikeli zemini meydana getirmiştir.
Masa başı, büro hayatı, bilgisayar ve televizyon alışkanlıkları insanları küçük yaşlardan itibaren hareketsizliğe itmekte egzersiz alışkanlığının toplumdan uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Bütün bu durumlar diyabetin büyüyüp gelişip bir salgın haline gelmesine uygun bir vasat oluşmasına sebep olmaktadır. Fazla kilo önemli neden Bu tablonun bize verdiği en önemli mesaj diyabet, diyabet öncesi ve obezite hastalarının bilinçlendirilmesi gerektiği gerçeğini göstermektedir. Bu itibarla diyabet hastalarına uygun yeterli ve gerekli eğitim verilmesi şarttır. Toplumda diyabete yönelik eğitim verilirken, birçok "doğru" olarak bilinen "yanlış"la karşılaşmaktayız.
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümünden Prof. Dr. Haluk Sargın, 26 soruda diyabette "doğru" olarak bilenen "yanlış"ları açıkladı...
YANLIŞ 1: Diyabet çok şeker yiyen insanlarda görülen bir rahatsızlıktır! 
DOĞRUSU: Bu düşünce tamamen yanlış olup, çok şeker yeme yüksek kalori alımına sebep olmakta obeziteye sebep olmakta genetik yatkınlığı olan kişilerde diyabetin oluşumuna zemin hazırlamaktadır.
YANLIŞ 2: İnsülin bağımlılık yapan bir ilaçtır. 
DOĞRUSU: İnsülin bir ilaç değil hormondur. Eksik olan bünyeye dışardan verilen takviye bir hormondur. Yani vücudun ihtiyaç duymasından kaynaklanır. Bağımlılık yapma özelliği katiyen yoktur.
YANLIŞ 3: İnsüline başlandığı zaman bırakılmaz. 
DOĞRUSU: İnsülin rezervleri tamamıyla tükenmiş olan diyabetik hastalar istisna, hap kullanan hastaların ağır enfeksiyonlarında, cerrahi girişimlerinde ve gebeliklerinde geçici olarak kullanılıp bırakılabilir. Bazı aşırı kilolu hastalarda insülin rezervi uygunsa ciddi kilo verimi sonucu haplara dönülebilmektedir.
YANLIŞ 4: İnsülin şişmanlatır. 
DOĞRUSU: Egzersiz ve diyetine dikkat eden hastalarda insülin kilo yapmaz. İnsülin direnci sebebiyle iştah artışı olan hastalarda insülin direncini kıran haplarla kombinasyonlar yapılarak iştah artışı engellenebilir. I
YANLIŞ 5: Bazı bitkilerin, tarçın ve limonun kan şekerini düşürmesi iddiası 
DOĞRUSU: Bilimsel karşılığı olmayan ispatlanmamış söylentilerdir bunlar.
YANLIŞ 6: Diyabet yaşlandırır. 
DOĞRUSU: Bu görüşte tamamiyle yanlıştır. İlaç, diyet ve egzersiz insülin uygulayan hastalarda bir sorun görülmemiştir. Tip 1 Diyabet olup iyi kan şekeri seviyesi yakalanamamışsa gelişme geriliği olabilmekte, yine iyi kan şekeri düzeyi yakalanamamış Tip 2 Diyabetli hastalarda yaşam kalitesi azalmakta diyabetin sorunlarına bağlı mağduriyetler ortaya çıkmaktadır.
YANLIŞ 7: Diyabet hastası spor yapamaz. 
DOĞRUSU: Bu bilgide son derece yanlıştır. Diyabet hastalarına bilakis spor yapması önerilmektedir. Spor öncesi ve sonrası kan şekerine bakarak gerekirse bir ara öğün ilave edebilir. Açken (bilhassa sabah) spor yapmak sakıncalı olur. Hipoglisemi riski artar. Kesinlikle doğru değildir. Ayrıca istikrarlı spor yapanlarda insüline olan ihtiyaç azalır, insülin direnci küçülür veya ortadan kalkar.
YANLIŞ 8: Diyabetikler çocuk sahibi olamaz. 
DOĞRUSU: Bu da gerçek dışı bir bilgidir. Kan şekeri düzeyi iyi üç aylık ortalama HbAlc referans aralıklar da normal düzeyde ise gayet sağlıklı çocuk sahibi olunur, doğum yapılabilir. Erkeklerde kan şekeri seviyesinin iyi olması seksüel fonksiyon bozukluğu görülmesine mani olacağından sağlıklı bir cinsel yaşam ve çocuk sahibi olma yeteneğini muhafaza edilmesini sağlar.
YANLIŞ 9: Meyve suyu tüketimi zararlı değildir. 
DOĞRUSU: Meyvenin suyundan ziyade kendisi porsiyon (1 adet) olarak önerilir. Meyve suyu elde etmek için o meyveden 3-4 adet sıkmak, kullanmak gerekir. Bunun tabii sonucu olarak fazla meyve tüketimi, glukozun aşırı alımına yol açar. Ayrıca sıvı gıdalar çabuk emildiğinden kan şekerlerinde ani yükselmelere sebep olur.
YANLIŞ 10: Sadece kan şekeri çok yüksek olanlar insülin kullanmalıdır. 
DOĞRUSU: İnsülin eksikliği, yetersizliği diyabetin oluşumunda esas mekanizmadır. Bu durumun tedavisi insülin salgılatıcı ilaçlar ve etkisini arttırıcı olanları almaktır. "Tip 1 Diyabet"te insülin rezervi kalmamış veya çok azalmıştır. Bu grupta sadece insülin kullanımı zorunludur. Diğer grupta hapların yetersiz kaldığı durumlarda insülin verilebilir. Ayrıca hap kullanma ile kan şekeri normal giden hastalarda karaciğer veya böbrek hastalığı (yetersizliği) geliştiyse, gebelerde, ameliyat olacak diyabetiklerde, göz sorunları veya kalp damar hastalığı gelişen diyabetiklerde kan şekeri yüksek seyretmese de insüline geçilir.
YANLIŞ 11: İnsülin tedavisi böbrek ve gözlere zarar verir, körlüğe sebep olur iddiası. 
DOĞRUSU: Tamamıyla gerçek dışıdır. Bilakis iyi regüle olamamış (kan şekeri seviyesi düzensiz) diyabetliler kalp damar hastalığının yanı sıra ağır böbrek hasarı sonucu böbrek yetmezliği ve diyaliz, gözlerde kanamalar ve körlük akıbetiyle karşılaşırlar. İnsülin kan şekeri sevyesini düzenli hale getirdiği için söz konusu organların zarar görme ihtimalini azaltır.
YANLIŞ 12: Diyabet hastalığı bulaşıcı bir hastalıktır. 
DOĞRUSU: Kronik ve metabolik bir hastalıktır. Bulaşıcı özelliği yoktur. Kalıtsal özelliği vardır.
YANLIŞ 13: Diyabet hastaları göz rahatsızlığı yoksa göz doktoruna gitmemelidir. 
DOĞRUSU: Göz, böbrek ve kalp damar, diyabet açısından ilk hedef ve diyabetin en çok hasar verdiği organlardır. Bu nedenle düzenli aralıklarla göz muayenesi gerekir. "Tip 1 Diyabetik"lerde tanıdan 5 yıl sonra, "Tip 2 Diyabetik"lerde tanı konulduğunda göz ve böbrek kontrolleri yapılmalıdır. Sonra da her yıl göz dibi muayeneleri tekrarlanmalıdır.
YANLIŞ 14: Ailede şeker hastalığı varsa ben de muhakkak şeker hastası olurum. 
DOĞRUSU: "Tip 1 DM'de (diabetes mellitus) - "Tip 1 diyabet"te ailevi geçiş seyrektir. "Tip 2 DM"de - "Tip 2 diyabet"te ailevi geçiş oranı daha fazladır. Yaşam tarzı değişiklikleri (yeme içme) disiplini ve egzersiz uygulamalarıyla gerekirse insülin etkisini arttırıcı ilaçlarla diyabetin gidişi durdurulur veya geciktirilir. I
YANLIŞ 15: Diyabet hastası ekmek, patates, makarna yiyemez. 
DOĞRUSU: Diyabetik hastalar nişasta tüketebilir. Ancak alınan gıdanın miktarına dikkat etmek gerekir. Diyabetik olmayan hastalara da önerildiği üzere kepekli ürünler tercih edilmelidir.
YANLIŞ 16: Diyabet hastaları tatlı ve çikolata yiyemez. 
DOĞRUSU: Egzersiz ve diyet uyumu olan hastalar zaman zaman ölçülü bir oranda bu gıdaları tüketebilirler.
YANLIŞ 17: Şişman hastalar muhakkak diyabet olurlar. 
DOĞRUSU: Obez ve fazla kilolu olmak diyabet riskini arttırır. Ancak bu hastaların muhakkak diyabet anlamına gelmez. "Tip 2 Diyabet" olup obez olmayan çok sayıda hasta vardır. Keskin bir genelleme doğru değildir.
YANLIŞ 18: Diyabet ciddi bir hastalık değildir. 
DOĞRUSU: Diyabet kötü yönetilir veya hasta uyumsuzluğu olup kan şekeri yüksek-düzensiz seyreden bir hal alınca cidden ürkütücü ve akıbeti hiç de iyi olmayan bir hastalıktır. Yavaş ve eziyetli bir ölüm sürecine sebep olur. En sık kalp damar hastalıkları, felç, böbrek yetmezliği, göz hastalıkları sonucu görme kaybı ve körlüktür.
YANLIŞ 19: Ekşi meyvelerde daha az şeker bulunur. 
DOĞRUSU: Tatlı ve ekşi meyvenin içerdiği şeker miktarı aynıdır. Meyveler olgunlaştıkça içindeki şeker miktarı artar, emilimi hızlanır. Bu sebeple armut, muz, şeftali, kayısı gibi meyvelerin yumuşak ve sulu olduğu dönemde yenilmemesi veya daha sert olanları tercih edilmesi önerilir.
YANLIŞ 20: Doğal balda şeker yoktur serbestçe yenebilir. 
DOĞRUSU: Hem doğal, hem yapay balda glukoz ve früktoz vardır. Bal, kan şekerini yükseltir.
YANLIŞ 21: Hamileyken insülin kullanımı bebeğe zarar verir. 
DOĞRUSU: İnsülin bebeğe geçemediğinden herhangi bir olumsuz etkisi yoktur. Plasenta anne rahmi ve bebek arasında kan alışverişi sağlamada bariyer (set) oluşturur. Her maddenin geçişine izin vermez.
YANLIŞ 22: İnsülin iğne uçları değiştirilmeden birkaç gün kullanılabilir. 
DOĞRUSU: İğne uçları her kullanımda değiştirmek zaruridir. İnce iğne uçları ilk bastırmadan sonra dik kalma vasfını kaybetmekte ve yamulmaktadır. Bu yamulma sonraki iğne uygulamalarında can acımasına sebep olmakta, kanama ve enfeksiyon riskini arttırmaktadır. İnsülin protein yapısında bir hormondur. İğne ucu kalemde takılı kalınca bakteriler yerleşir. Kalem içi insüline bu bakteriler ulaşıp ilacın vasfını bozabilir. Deride oluşan bakteriyel enfeksiyonlara sebep olur.
YANLIŞ 23: Diyabet cinsel hayatı bitirir. 
DOĞRUSU: İyi yönetilmeyen ve yüksek kan şekeri seviyesiyle seyreden hastalarda cinsel hayatı olumsuz etkiler. Dikkat edildiği taktirde sağlıklı bir cinsel hayat mümkündür.
YANLIŞ 24: Diyetisyene başvurmadan diyet uygulayabilirim. 
DOĞRUSU: Diyabet hastaları, diyetisyen gözetiminde; diyabet hastalarına özel ve onların kişisel özellikleri de dikkate alınacak şekilde hazırlanmış spesifik bir diyet programına muhakkak başlamalı ve sürdürmelidir.
YANLIŞ 25: Diyabet hastaları sinirli olurlar. 
DOĞRUSU: Hipoglisemi dediğimiz kan şekeri düşüklüğünde rastladığımız bir durumdur. İlaç ve diyet uyumu sağlandığında bu tür bir yakınma olmaz.
YANLIŞ 26: Kan şekeri normalize edildikten sonra hastanın kontrolleri yaptırmaması ve iyileşme hali olduğu düşüncesi. 
DOĞRUSU: Bu durum uyumlu tedavi sonucu elde edilen iyilik hali sonrası ortaya çıkar. Hastanın kan şekeri ortalaması iyi de çıksa doktorunun önerdiği zamanlarda muhakkak kontrollere gelmesi gereklidir. İyileştim zannıyla ilaç alımını terk etme, kontrollere gelmeme son derece hatalı bir tutumdur.

ERKEKTEKİ MEME KANSERİ ŞAŞIRTIYOR

Bugüne kadar hep kadınlarda görülen meme kanseri, artık erkekleri de tehdit ediyor..

ERKEKTE MEME KANSERİ ile ilgili görsel sonucuUzmanlar, erkeklerde meme büyümesi, yani, Jinekomasti'nin ciddi bir sorun olduğunu belirterek, meme kanseri uyarısı yapıyor:
"Bir kromozom bozukluğu olan Klinefelter Sendromu'nda meme kanseri riski mevcuttur" diyen uzmanalar, açıklamalarına şöyle devam ediyor...
Testis Tümörü de Olabilir
"Meme kanseri olan erkekte fazladan bir X kromozomu olup kendilerine has görüntüleri vardır. Bu durumda testiste de tümör olabilir. Nadir olarak böbreküstü bezlere bağlı veya testis tümörlerinde de meme büyümesi görülebilir. Biz, tedbir olarak şüphelendiğimiz hastalarda testis muayenesi yapıyoruz. Kan testiyle bazı hormonlara bakılıyor. Erkekte meme büyüklüğü başarıyla düzeltilebilmekte ancak unutulmamalıdır ki engellemek düzeltmekten daha kolaydır."
Erkeklerde meme büyüklüğünün ciddi bir psikososyal sorun haline gelebildiğine de dikkat çeken uzmanalr, konuyla ilgili olarak şunları söylüyor.. Erkekte de meme bulunur ve süt bezleri vardır. Ancak ufak ve erkek anatomisine uygun görüntüdedir. Kadınsı karaktere bürünüp büyümesine jinekomasti denir. Memenin karşı cinse yakın bir görüntüye bürünmesi psikolojik sorunların başlangıcıdır. Özellikle gençlerde sosyal kısıtlamalara neden olabilir ve kişinin yaşamını negatif etkiler.
Tedaviyle Kurtuluş Mümkün
ERKEKTE MEME KANSERİ ile ilgili görsel sonucuJinekomasti sorunu yaşayan erkeklerin karamsarlığa kapılmaması lazım. Öyle ki, cerrahi tedaviyle rahatsızlık veren görüntü ortadan kaldırılabilir. Erkek estetiğinde ön sıralarda olan bu cerrahide; basit liposuction yani yağ çekilmesi dışında ultrasonik veya lazer yardımlı yağ çekilme ameliyatı (deri toplamasına destek amaçlı), küçük deliklerden girip meme dokusunun parçalanarak alınması (eğer süt bezlerinden zengin ve sert dokuluysa) ve açık olarak fazla deri ve dokunun çıkarılması gibi geniş bir yelpazede işlemler yapabilmekteyiz. Bu kararda esas önemli 3 nokta vardır:
  • Deri fazlalığının olup olmadığı ve miktarı
  • Dokunun yağdan mı yoksa süt bezinden mi zengin olduğu
  • Meme kanseri şüphesi.

Birçok Sebebi Var
  • Fazla kilolar küçük - büyük herkesin sağlığını tehdit ediyor.
  • Şişmanlık hem memede yağ fazlalığıyla hem de östrojen miktarını ve dengesini değiştirerek meme büyüklüğüne yol açıyor.
  • Yanlış ilaç kullanımına dikkat!
  • Yüzlerce ilaç özellikle bazı epilepsi ilaçları ve hormonlar jinekomasti'ye neden olabilir. Bu durum doktorunuzla paylaşılmalı ve duruma göre önlem alınmalı.
  • Geleneksel beslenme yapısına dönülmesi şart.
  • Birçok endüstriyel ürün içinde bilemediğimiz östrojenik etki yapan maddeler mevcut. Bunlar erkeklerde meme büyüklüğü kısırlık, cinsel işlev bozukluğu da dahil olmak üzere üreme sistemi kanserlerine bile neden olabilir.
  • Vücut geliştirmede kullanılan ilaçlar tüm dengeyi bozuyor.
  • Vücut şekline çok takıntılı erkeklerde vücut şekillendirme için spor yaparken kullanılan 'anabolizan steroid' dediğimiz maddeler de oldukça tehlikeli. Anabolizan, yani vücut geliştiren maddeler ve erkeklik hormonları da belli doz üzerinde ters etki yaparak kısırlık ve meme büyümesi ve hatta testis yetmezliğine yol açabiliyor.

Fast - Food Gıdalardan Kaçının
Hazır ve işlenmiş gıdalar yani fast - food tarzı beslenme vücutta insülin hormon salınımını artırıyor. Bu da vücutta yağ depolanmasına yol açıyor. Depolanan yağın belli bir bölümü erkeklerde meme dokusunda yoğunlaşabiliyor.
Ayrıca fiziksel aktivitenin yetersiz olması, masa başı işlerde çalışmak ve hareketsiz yaşam tarzı; depolanan yağ oranını giderek artırıyor. Bu durum da beraberinde birçok hastalığın yanı sıra jinekomasti'yi de getiriyor..

DİYABET ENGELLENEBİLİR

Kilo vermek şeker hastalarında şart ancak çok zor olduğu da bir gerçek. Bu soruna savaş açan 5:2 metodunu Dr. Özgür Şamilgil anlattı.

Diyet mi daha etkili yoksa spor mu ya da her ikisi birden mi? Bu sorun hala tartışıladursun, diyabet hastalarının %80 kadarının kalp-damar hastalıklarından kaybedildiği biliniyor. Kilo vermek şeker hastalarında şart ancak çok zor olduğu da bir gerçek. Bu soruna savaş açan 5:2 metodunu Dr. Özgür Şamilgil anlattı.
Günümüzün kötü beslenme ve hareketsiz yaşam tarzının oldukça tetiklediği diyabet hastalığı, her yaştan insanın kapısını çalışyor. Ancak bu durumu engellemek de mümkün. “Diyabet engellenebilir mi ya da geri döndürülebilir mi?” sorusunu soran İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Sağlıklı Yaşam Merkezi Direktörü Dr. Özgür Şamilgil, “Evet” cevabını verdi. Peki nasıl?
ERKEN DÖNEMDE YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİYLE: EVET
Diyet ve/veya egzersiz mi daha etkili hala tartışılıyor! Diyabet hastalarının %80 kadarının kalp-damar hastalıklarından kaybedildiği biliniyor. Kilo vermenin çok faydalı olduğu ama şeker hastalarında çok daha güç olduğu da ayrı bir gerçek.
Orucun sağlığa birçok faydası var. Bundan hareketle yapılan araştırmalar, kalori kısıtlamasının deney hayvanlarında ömrü uzattığı, sağlığı düzelttiği, kalp krizi, felç, kanser ve şeker hastalığını engellemede çok faydalı olduğunu gösteriyor.
Erken dönem diyabet (gizli şeker) ve yeni başlamış diyabetin ve de obezitenin oruç benzeri bir yöntemle düzeltilmesi mümkün. Kilo vermeye dirençli kişilerde de bu yöntem işliyor. Her gün kalorisi kısıtlanmış diyete uymak çok zor.
5:2 YANİ ‘FASILALI AÇLIK’
5:2 yani haftada 5 gün normal (erkek için 2500 kadın için 2000) kalorili, 2 gün çok düşük (erkek için 600, kadın için 500) kalorili besleniyorsunuz. Bu çok düşük kalorili 2 günün arasında 1 normal kalorili gün olması gerekiyor. Örnek: Çarşamba ve cuma çok düşük kalori diğer günler normal kalori alıyorsunuz.
FAYDALARI NELER?
1- Metabolizmanız enerji için yağ yakmaya başlıyor, belirgin kilo veriyorsunuz.
2- Şeker, insülin, doyma hormonu ideal düzeye dönüyor, insülin direnci kalkıyor.
3- Zararlı tipte kan yağları önemli oranda düşüyor.
4- Damar yapısı düzeliyor, kalp krizi, felç gibi damar hastalıkları riskiniz azalıyor.
5- Karaciğer yağlanması geriliyor.
6- Pankreasın hızlı yaşlanması düzeliyor.
7- Kasların şeker depolama kabiliyeti artıyor.
8- Elbette egzersiz ile bu faydayı çok daha arttırmak mümkün.
Sözün özü: Haftada iki gün bile iştahına hakim olan daha sağlıklı ve uzun yaşar!

DİYABET ÇOK TEHLİKELİ !

Diyabeti, insülin direnci (gizli şeker) dönemindeyken saptamak gerekiyor. Yürüyüş yapmak, insülin direncinin tedavisi...

Diyabet Hayat Boyu Süren Bir Hastalık… 
Diyabeti herhangi bir ilaç tedavisiyle tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir.  Hastalık çok iyi izlenmediği durumlarda ciddi organ hasarlarına neden olabilir. Özellikle, koroner hastalıklarının, miyokard infaktüsünün, hipertansiyonun, 20 yaş üstü körlüğün, felcin, böbrek bozukluklarının bir numaralı nedenidir.
Diyabet Tedavisine Multidisipliner Yaklaşım 
Diyabet tedavisinde birçok branştan hekim ve uzmanların oluştuğu bir ekip görev almalıdır. Bu multidispliner ekipte diyabet uzmanları endokrinologlar, beslenme ve diyet uzmanları, kardiyoloji uzmanları, nefroloji uzmanları, diyabet hemşireleri bulunur.
Diyabetin İyi Kontrol Edilmesi Gerekir 
Diyabetli hastanın düzenli olarak kan şekerini ölçmesi, diyabetle ilişkili sorunları anlaması ve önlemini alması gerekir. Düzenli kan şekeri ölçümü yapılmazsa, diyabete bağlı sorunlar fark edilemez. Bu durumda hastalık daha kötüye gider.
Diyabetli Olup Olmadığını Anlamak İçin…
  • Önce açlık kan şekeri ölçümünü yaptırması gerekir. 
  • Açlık kan şekeri testi sonucu eğer 126’nın üstündeyse, kişi diyabetli sayılır. 
  • Açlık kan şekeri normal çıkarsa, tokluk kan şekeri ölçümü yapılır. 
  • Tokluk kan şekeri 140’ın üstündeyse, kişide gizli şeker olduğu anlamına gelir.  
  • Tokluk kan şekeri 200’ün üzerinde ise, kişi diyabetli demektir. 
Diyabet Tüm Dünyada Büyük Bir Hızla Artıyor!
21. yüzyıl yaşam modeli, diyabetin tüm dünyada hızla artmasına neden oluyor. Örneğin,
  • Uzun saatler bilgisayar ya da televizyon karşısında oturuyor olmak, 
  • Her yere otomobille gitmek ve hareketsiz yaşam, 
  • Sebzeli, bol lifli yiyecekler yerine, fast food tarzı ya da bol yağlı beslenmek gibi yanlış beslenme alışkanlıkları,
  • Stres.
Uygun Olmayan Yaşam Modelinden Çocuklar da Olumsuz Etkileniyor… 
İnsülin direnci 10 yaşındaki çocuklarda görülebiliyor. 15-20 yaş arasındaki çocuklarda diyabet görülme sıklığı arttı. 
Diyabetle Mücadelede En Önemli Nokta!
Diyabeti, klinik olarak ortaya çıkmadan, yani insülin direnci (gizli şeker) dönemindeyken saptamak gerekir. Gizli şeker döneminde hasta şişmanlar. Ardından da diyabet ortaya çıkar. 
Yürüyüş Yapmak,  İnsülin Direnci Tedavisidir! 
Birincil hedef, vücutta bulunan fazla insülinin kaslar tarafından kullanılarak, insülin direncini kontrol altına almak ve açlık ataklarını önlemektir. Spor, her gün düzenli yapılmalıdır. Otuz yaş üstü diyabetli bir kişi, sadece spor yaparak zayıflayamaz. Kişi, aynı zamanda beslenme tarzını da sağlıklı bir şekilde biçimlendirmeli, düzenli beslenmelidir. 
“Klinik İnsülin Tedavisine Başlandıysa, Bir Daha Geri Dönüşü Olmaz” Düşüncesi YANLIŞ...
İnsülin üreten hücreler yorulduğu zaman, onları dinlendirmek amacıyla hastaya insülin verilir. İnsülin alışkanlık yapmaz, vücudun kendi hormonudur. Hekimler tarafından gerek görüldüğü zamanlarda kullanılır. Diğer zamanlarda ise ilaç tedavisine devam edilir.
“Ara Öğünler Şişmanlatır” Düşüncesi YANLIŞ...
Ara öğünler açlık ataklarını engeller ve bir sonraki öğünde daha çok yemek yeme olasılığını azaltır.
Günde 1 öğün yemek yiyenlerde şişmanlama oranı %87, iki öğün yiyenlerde %69, üç öğün yiyenlerde %49, 6 öğün yiyenlerde ise %17’dir.

KALSİYUM SKORLAMAYA DAİR HERŞEY

Kalsiyum Skorlama olası kalp damar hastalıklarını öngörüyor !

Kalsiyum Skorlama olası kalp damar ile ilgili görsel sonucu
Koroner arter darlığına bağlı kalp hastalıklarının, günümüzde olduğu gibi yakın gelecekte de önde gelen yaşam kaybı ya da sakatlık sebebi olması beklenmektedir. Bu nedenle, risk faktörleri ve şikayetlere dayanarak hastalığı erken yakalayıp tedbir almak önemlidir. Kimi olgularda, klasik risk faktörleri yetersiz kalmakta ve koroner arter hastalığını erken yakalamak için başka araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Burada KORONER KALSİYUM SKORLAMASI önemli bir katkı sağlamaktadır. 
Kalsiyum birikimi, az ya da çok, birçok insanda vardır. Ancak belli bir eşiği (> 400) geçmesi halinde koroner damarlarda anlamlı kabul edilen % 70 ve üstü darlık olma ihtimali artmaktadır. Kalsiyum skorlama anatomik teşhis yöntemidir. Yani plakların kan akımına engel olma durumu kimi olguda efor testi, kiminde ise sanal ya da gerçek anjiyografiye başvurmayı gerekli kılar.
Bireylerde bugün belirti olmasa da kalsiyum skorlama gelecekteki kalp damar hastalıklarını öngörmede oldukça yararlıdır. 
Skoru ‘0’ yani hiç kalsiyum birikimi olmayan bireylerde % 95 - % 100 oranında söylenebilir ki, bu bireylerde anlamlı sayılacak koroner damar darlığı yoktur. 
Skorlamanın 1 - 80 arasında olması halinde koroner darlık ihtimali 3 katına çıkmaktadır.
Skor 80 - 400 arasında ise ihtimal 8 kat ve 400’ün üzerinde ise 25 kat artmaktadır.
Koroner arterlerde anlamlı plak ve darlık olma ihtimalini öngörmede, klasik risk faktörleri daha az başarılıdır.
Total kolesterolün 240 mg/dl olması halinde koroner kalp hastalığı ihtimali 1,8 kat,
İyi huylu kolesterolün (HDL) 35 mg/dl’nin altında olması ile 1,8 kat,
Diyabet varlığında 5,4 kat,
Sigara içenlerde 3,6 kat
Yüksek tansiyon varlığında anlamlı darlık çıkma ihtimali 2,6 kat artmaktadır.
Bu oran kalsiyum skorlamasıyla çok daha yukarılara çıkmaktadır.
Göğüs ağrısı olanlarda, skor 400’ün üstünde ise bir yıl içinde koroner hastalığına yakalanma oranı %15’tir.
Skorlama ile kalsiyum ihtiva etmeyen, yumuşak plaklar görüntülemez. Ancak çalışmalar göstermiştir ki skorun 11’in altında olduğu bireylerde koroner hastalık oranı olabildiğince düşüktür.
Kalsiyum skorlamanın kalp ve damar hastalıklarına (kalp krizi, inme gibi) bağlı ölümleri öngörmede de önemli katkısı olduğu gösterilmiştir. Hollanda kaynaklı bir çalışmada yaklaşık üç yıllık takipte, düşük skoru olan yaşlı kimseler ile, skoru 500’ün üstünde olanlar karşılaştırılmıştır. Yüksek grubun 3,1 kez daha yüksek risk altında olduğu gözlenmiştir. Yıllık takiplerde yapılan ölçümlerle skorda yılda %15’in üstündeki artışlarla da riskin dikkat çekici olduğu saptanmıştır.
Kalsiyum skorlamasına genelde erkeklerde 45 ve kadınlarda 55 yaş üzerinde başvurmaktayız. Çünkü bu yaşlardan itibaren damar hastalığına yakalanma riski daha belirginleşmektedir. Ancak şeker hastalığı, yüksek tansiyon, sigara veya ailesinde erken yaşta damar hastalığı olanlarda skorlama erkene alınabilir. Gene damar hastalığına karşı tedbir almak maksadıyla kolesterol ilacına başlamak konusunda tereddüt varsa skorlama yardımcı olacaktır. Tipik olmayan göğüs ağrısı ile başvuran genç olgularda kalsiyum skorlaması cevabı bulmada yardımcıdır. Bu işlem az da olsa radyasyon verdiği için hamilelik durumunda uygulanmamalıdır.
Damarlardaki kireçlenme oranı yaşla birlikte arttığı için, skorlamada elde edile rakam, yaş ve cinsiyet göz önüne alarak değerlendirilmelidir. Örneğin 70 yaşında bir erkek için 150 skor düşük bir riski ifade ederken 40 yaşında bir kadın için yüksek sayılır. Bu konuda hazırlanmış tabelalara bakarak riskin yüksekliğine karar verilir.
Kalsiyum Skorlama olası kalp damar ile ilgili görsel sonucuKalsiyum skorlama, koroner arterlerdeki darlığın yeri ve şiddetini veremez. Efor testi veya klasik koroner anjiyografinin yerini alamaz. Hastanın risk faktörleri ve şikayetleri çerçevesinde, skorlama bize olgunun efor testi veya anjiyografiye ihtiyacı olup olmadığını söyler. Yani gereksiz testten kurtarabilir.
Amerikan Kardiyoloji Derneği yayınları, skoru 10 ve üzerinde çıkan olgularda damar sertliği (ateroskleroz) başlamış kabul edip, ilaç tedavisine ve yaşam tarzı değişikliğine başlamayı tavsiye etmektedir. Skoru 400’ün üstünde olduğu ve belirgin koroner kireçlenmesi olduğu düşünülen olgularda, darlığın önemini ortaya koymak açısından ilaçlı ya da ilaçsız efor testine başvurulmalıdır. Göğüs ağrısının eşlik ettiği, kalsiyum skoru 600’ün üzerinde olgularda koroner kalp hastalığı beklentisi yüksek olması nedeniyle klasik koroner anjiyografi uygulanmalıdır. Skorlama görüntüleri hastaları motive etmekte çok etkili olmaktadır. Yöntemin bu yararlarının yanında radyasyon ihtiva ettiği akılda tutulmalı ve kime uygulanacağı konusunda gerekli titizliği göstermek gereklidir.

NEŞTERSİZ AMELİYATLARA MERHABA DE !

Ameliyatlarda Neştersiz Dönem

Girişimsel Radyoloji'nin tanı ve tedavideki yüksek başarısı

Girişimsel radyoloji yöntemleri ile günümüzde artık pek çok hastalık ameliyat edilmeden tedavi edilebiliyor. Yöntem sayesinde hastalıklarda ileri tanı da mümkün.
Özellikle kanser, damar tıkanıklıkları, aort anevrizması, bağırsak damarı darlığı, varisler, miyomlar, obezite, prostat büyümesi, tiroit nodülleri, idrar ve safra yolları, osteoporoz (kemik erimesi) gibi hastalıklar bu yöntem sayesinde genel anesteziye ihtiyaç olmadan, yan etki ve komplikasyon oranlarının düşük, açık ameliyattaki gibi kesi gerektirmeden, 1-2 gün hastanede kalınarak tedavi edilebiliyor ve başarılı sonuçlar alınıyor.
Girişimsel radyoloji yöntemleri adını son yıllarda sık duymaya başladık.
"Girişimsel radyoloji nedir?", "Hangi hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılır?", "Avantajlan nelerdir?" gibi konuları İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Girişimsel Radyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Murat Cantaşdemir ile konuştuk.
Girişimsel radyoloji nedir?
Dijital anjiyografi, ultrasonografi, MR ve BT gibi görüntüleme yöntemleri kılavuzluğunda yapılan ileri tanı ve tedavi yöntemlerine girişimsel radyoloji denir. 
'Hızlı iyileşme olur'
Hangi hastalıklar tedavi edilir?
Görüntüleme yöntemleri ile istenilen vücut bölümü veya organ oldukça detaylı olarak görüntülenir, milimetrik kesitler alınır, boyut ve hacim ölçümleri yapılır, belki de en önemlisi lokalizasyon için koordinatlar belirlenir. Yani, ulaşmak istenilen hedef, cerrahi keşişiz ve vücudu açmadan, görüntüleme yöntemleri ile ortaya konur. Sonrasında, özel ve ileri teknoloji ile üretilmiş tıbbi cihaz ve malzemeler, görüntüleme ile belirlenmiş alanlara gönderilir veya yerleştirilir.
Yani bir çeşit dışarıdan operasyon yapılır. Ancak, yapılan bu dış operasyon bilindik cerrahi operasyonlardan farklıdır. Kesi yapılmaz, genel anestezi sık kullanılmaz, travmatik değildir, hastanın konforu yüksektir. Çoğu zaman hastanede yatmayı gerektirmez ya da hastanede yatma süresi 1-2 gün ile sınırlıdır. Hastalar normal yaşamlarına çok hızlı bir şekilde dönebilir.
Hangi hastalıkların tanı ve tedavisi yapılır?
Girişimsel radyolojinin tanı ve tedavi yelpazesi oldukça geniştir. Bazı tedavileri şöyle özetlemek mümkün:
Damar tıkanıklıklarının tedavisi: Dijital anjiyografi ile tanısı ve balon anjiyoplasti/ stent ile tedavisi yapılır. Hastalar genellikle aynı gün evine gönderilir veya 1 gün hastanede kalır.
Böbrek ve bağırsak damarı darlığının tedavisi: Bu hastalarda, ilk seçilecek tedavi yöntemi balon anjiyoplasti/stenttir.
Aort anevrizması tedavisi: Cerrahi tedavisi kanlı ve ölüm riski yüksektir. Kasıktan girerek yapılan girişimsel yöntemde risk, komplikasyon, ölüm olasılığı çok düşük ve etkili bir tedavi yöntemdir.
Varislerin lazer ile tedavisi: Bacak varislerinin Lazer ile tedavisi ile hasta tedaviden kısa bir süre sonra evine gidebilir. Etkili bir tedavidir, yan etkileri azdır.
Kanamaların tanı ve tedavisi: Mide-bağırsak sistemi kanamaları, travmatik kanamalar, akciğer kanaması, vajinal kanamalar, mesane-prostat kanamaları ve ameliyat sonrası kanamaların acil tedavisi hayat kurtarıcı olmaktadır. Bazen de kanama bölgesinin anjiyografi ile tespit edilmesi olası cerrahi tedaviye yol gösterici olmaktadır.
Miyomun ameliyatsız tedavisi: Rahim atardamarına yönelik yapılır.
Kanser tanı ve tedavisi: İleri görüntüleme yöntemleri yani MR, BT, US, PET-BT ile kanser tanısı günümüzde en önemli tanı yöntemleridir. Kanser tedavisinde, kanser dokusuna yönelik tedavi (hedefe yönelik) her geçen gün daha da öne çıkmaktadır.
Modern onkolojik tedavi yaklaşımında; girişimsel radyoloji ile hedefe yönelik kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları ve cerrahinin kombine uygulandığı durumlarda kanserli dokuyu yok etme şansımızı daha da çok arttırmaktadır.
Hangi tür kanserlerin tedavisinde kullanılmaktadır?
Kolon, meme, akciğer, mide, pankreas kanseri gibi kanserlerin karaciğer metastazlarında başarı ile uygulanmaktadır. Genelde kemoterapiye cevap vermeyen veya kemoterapiye karşın ilerleyen ve cerrahi tedaviye uygun olmayan hasta gruplarına uygulanır.
Girişimsel radyoloji gelecekte açık ameliyatların yerini tamamen alabilir mi?
Açık ameliyatların tamamen yerini alacağını söyleyemeyiz, ilginçtir ki açık ameliyatlar ile kombine etmek veya açık ameliyat olamayacak hastaları açık ameliyat olabilecek seviyeye getirmek için de bu işlemleri kullanmaktayız.
Faydaları nelerdir:
• Genel anesteziye ihtiyacın az olması. 
• Yan etki ve komplikasyon oranlarının düşüklüğü. 
• Açık ameliyattaki gibi kesi gerektirmemesi. 
• Hastanede kalma süresinin olmaması veya 1-2 gün ile sınırlı olması. 
• Ameliyata uygun olmayan hastaların tedavi seçeneği olması. 
• Kemoterapiye cevap vermeyen hastaların tedavi seçeneği olması. 
• Hastanın konforunu en az bozan tedavi yöntemleri içermesi. 
• Tüm vücuda değil de lokal olarak hedef tedavilerin olması.